-
1 karşı
1. adj und subst gegenüberliegend; (die) gegenüberliegende Seite; Gegen- (Partei); gegensätzlich (Meinung);karşı akın Gegenangriff m;karşı öneri Gegenvorschlag m;karşı taraf Gegenseite f; gegenüberliegende Seite;karşı tarafa geçmek die Straße überqueren;karşı yatak TECH Strebepfeiler m2. adv -e karşı çıkmak jemandem entgegengehen; widersprechen D;-e karşı durmak widerstehen D; gegen jemanden auftreten;-e karşı gelmek sich jemandem widersetzen;karşı karşıya einander ( oder sich) gegenüber, Auge in Auge;karşı karşıya gelmek plötzlich einander gegenüberstehen;-e karşı koymak gegen jemanden auftreten;-e karşı olmak gegen jemanden (oder etwas) sein;buna karşıyım ich bin dagegen;karşıdan karşıya von einem Ende zum anderen, quer über …; querdurch; still und leise;-i karşısına almak jemandem nicht beipflichten können;karşısındaki Gesprächspartner m3. postp -e karşı gegen A, gegenüber D; zu D; für A; auf … A hinaus;-in karşısına gegenüber A; auf … A zu;-in karşısında gegenüber D (z.B. dem Haus); fig angesichts G;-in karşısından von … gegenüber;sabaha karşı gegen Morgen;biz bahçeye karşı otururuz wir wohnen auf den Garten hinaus;karşıımızda bir bay oturuyordu uns gegenüber saß ein Herr;ona karşı sempatim var ich habe Sympathie für sie, sie ist mir sympathisch -
2 yüz
1. I s Hundert fII adj einhundert; (iki/üç \yüz) hundert2. s1) Gesicht nt\yüz çevirmek sich abwenden (- den von)birine \yüz vermek ( pej) jdn hätschelnbirinin \yüzüne karşı bir şey söylemek jdm etw ins Gesicht sagenbir şey birinin \yüzünden anlaşılmak jdm etw ansehen\yüzünü karalamak sich vermummenAy'ın öteki \yüzü die andere Seite des Mondes
См. также в других словарях:
taraf — is., Ar. ṭaraf 1) Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat... R. H. Karay 2) Yön, yan, doğrultu Deniz tarafındaki çayırdan bir sürü koyun geçiyor. M. Ş. Esendal 3) Yöre, yer Üsküdar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşı — öte taraf, mezaristan, seray i humayun; bir şehr i kadim ismi … Çağatay Osmanlı Sözlük
annaç — karşı taraf … Beypazari ağzindan sözcükler
TÜCAH — (Tecâh Ticâh) Karşı taraf, karşı yön … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cembiye — is., esk., Ar. cenbiyye 1) Bir çeşit eğri kama, hançer Karşı taraf üstüne üşüşüp cembiye ile Türk çocuğunu parçaladılar. F. R. Atay 2) Ağzı eğri bir tür Arap bıçağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hasım — is., smı, Ar. ḫaṣm 1) Düşman, yağı 2) Bir oyun, dava veya yarışta karşı taraf O yalnız hasmıyla değil, bütün sirk halkıyla güreşiyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşe atışı — is., sp. Futbol, hentbol ve su topunda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkardığında karşı taraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan verilen serbest vuruş hakkı, köşe vuruşu, korner, korner atışı, korner vuruşu … Çağatay Osmanlı Sözlük
mars — is., Ar. mers Tavlada oyunculardan birinin, karşı taraf pul toplamaya başlamadan bütün pullarını toplayıp oyunu bitirerek iki sayı kazanması Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ödün — is. Uzlaşmaya varabilmek için hak, istek veya savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına vazgeçme, ödünleme, ivaz, taviz Kalabalığa verilen her ödün, verenleri kendi benliğinden, kişiliğinden uzaklaştırıyor. N. Cumalı Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
helak olmak — 1) yok olmak, ölmek İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi. H. Taner 2) mec. yorulmak, bitkin duruma gelmek Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUKABİL — Karşılık olan. Karşı taraf. İvaz, bedel, karşılığı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük